Karantinada İzlenmesi Gereken Kült Filmler

Pandemi nedeniyle karantina altında geçen günlere keyif katacak filmler arıyorsan, listemize göz gezdirmelisin. Kült sinema filmleri ile sen de karantina sürecini verimli geçirebilir, kaçırdığın filmleri izleyerek vizyonunu genişletebilirsin. Farklı film zevklerine hitap eden, her sinemaseverin izlemesi tavsiye edilen filmleri ve filmlerin detaylarını not alabilirsin. Hazırsan, başlıyoruz. İşte karantinada izlenmesi gereken kült filmler: 

Özgürlüğün Tadını Alacaksınız: Into The Wild (Özgürlük Yolu)

Kentten vahşi yaşama uzanan filmin yönetmen koltuğunda Sean Penn oturuyor. Başarılı bir öğrenci ve sporcu olan Christopher’ın hayatında eksik olanları aramak için çıktığı yolculuk onu insanlardan uzağa götürüyor. Ayağındaki eski kışlık bot, üzerindeki mont ile kendini doğaya vuran genç adam, hayatı orada öğreniyor. Doğa manzaralarının eşlik ettiği uzun yolculuk, içsel bir keşif macerasının da karşılığı oluyor. İki dalda Oscar ödüllerine aday gösterilen film, Jon Krakauer’ın 1996 yılında yayımlanan kitabından uyarlanıyor. Film hikayesinin gerçeğe dayanması, onu daha ilgi çekici kılıyor. Amerikan Film Enstitüsünce hazırlanan “2007 yılının Amerikan filmleri” listesinde yer alan film, 2000’li yılların kült eserleri arasında sıralanıyor. Filmin başrollerine Emile Hirsch, Vince Vaughn ve Catherine Keener bulunuyor. Sen de salondaki kanepende, üzerinde eşofman altı ile dünyanın başka köşelerindeki manzaraları keşfetmek istersen Into The Wild, iyi bir seçim. 

Karantina Günlerine Renk Katacak Üçleme: Üç Renk

Özgürlük, eşitlik,ve kardeşlik konularına değinen ve insan hikayeleri üzerinden büyük resimleri anlatan usta yönetmen Krzysztof Kieslowski listemizde. Üç renk filmleri, hayatı, seçimleri ve insanların yaşamlarının dirsek temaslarını göz önüne sermeye geliyor. Mavi, Beyaz ve Kırmızı adlı filmlerden oluşan üçlemede, Juliette Binoche,  Benoit Regent, Julie Delpy, Zbigniew Zamacohwski, Iréne Jacob, Jean-Louis Trintignant gibi ünlü isimler yer alıyor. Üçlemenin son filmi Kırmızı, diğer iki filmin de sonuna bağlanarak alışılmadık bir finalle heyecan yaratıyor. Kieslowski sinemasının başyapıtları olan filmler, özellikle Doğu Avrupa sinemasına meraklı seyirciler için unutulmaz olmaya aday. Arthouse sinemadan hoşlanıyorsan, karantina günlerini bu nefis üçlemeyle geçirebilirsin. 

Gizem Sevenlere Kafa Karıştırıcı Bir Macera 

Christopher Nolan dehasının dikkatleri üzerine çektiği ilk film Memento, bugün başyapıtlar arasında anılıyor. Sinema tarihinin en karmaşık filmleri arasında gösterilen eser, mükemmel kurgusuyla bıraktığı tüm boşlukları film bittiğinde dolduruyor. Akıl Defteri adıyla Türkçe’ye çevrilen Memento, Leonard’ın hafıza kaybı ile savaşırken bir yandan karısının katillerini aramasını konu alıyor. Guy Pearce, Carrie-Anne Moss ve Joe Pantoliano’nun rol aldığı filmi tekrar tekrar izlemek isteyebilirsin. 

Fantastik Dünyaya Karanlık Yolculuk 

Donnie Darko, milenyum çağının başladığı yıllarda, zamanının çok ilerisindeki bakış açısıyla listemizde yer alıyor. Richard Kelly imzalı eserin başrollerinde Jake Gyllenhaal, Jena Malone ve Drew Barrymore yer alıyor. 80’lerin sonunda geçen hikaye 16 yaşındaki bir çocuğun gördüğü yanılsamalarla başlıyor. Bilimkurgu ve korku filmlerinde yeni bir sayfa açan Donnie Darko, bağımsız yapımların ikonları arasında. Sundance Film Festivali’nde övgüler alan eser, yıllarca konuşulan özellikleriyle bugün hala alkış alıyor. Karantina günlerinde biraz korku, heyecan olsun diyorsan izleme listene onu da eklemelisin.  

İlişkilerin Anatomisi: Before Sunrise-Sunset-Midnight Üçlemesi 

Jesse (Ethan Hawke) ve Celine (Julie Delpy), 9 yıl arayla çekilen üç filmle ilişkilerin süreçlerini göz önüne seriyor. Çiftlerin karantina günlerinde izleyebileceği en güzel seçenekler arasında yer alan romantik filmler, gerçekçi bakışıyla izleyicide yeni pencereler açıyor. Richard Linklater imzalı filmler, Gün Doğmadan, Gün Batmadan ve Gece Yarısından Önce adıyla dilimize çevriliyor. Viyana’dan Paris’e ve Yunanistan’a uzanan aşk hikayesi seni evde terlik ve pijamalarla dünya turuna çıkarıyor. 

Dünyayı Sorguluyoruz: The Truman Show

Jim Carrey filmlerinde hep gülmeye alışık olabilirsin, ancak bu kez biraz duygulanabilirsin. Eğer hala izlemediysen The Truman Show, karantina kazançlarından biri olmaya aday. Dünyayı sorgulamak için temel hazırlayan film, yaşadığı dünyanın bir kurgu olduğundan şüphe etmeye başlayan Truman’ın macerasını konu alıyor. Filmi izledikten sonra hakkındaki analiz yazılarını da muhakkak incelemen gerek. Sosyal ve felsefi mesajlarıyla bir filmden daha fazlası olan The Truman Show, izlemeyenlerin çok şey kaçırdığı eserlerden biri. 

Gülerken Düşündürenlerden: The Big Lebowski 

98 yapımı, suç komedi türündeki film, Coen kardeşlerin imzasını taşıyor. Kurgusu, senaryosu ve yönetmenliğiyle dikkatleri üzerine çeken bu ilginç film, Jeff Bridges, John Goodman, Julianne Moore, Steve Buscemi, John Turturro, Philip Seymour Hoffman ve David Huddleston gibi oyuncuların performanslarıyla beğeni topluyor. Jeffrey Lebowski karakterini merkeze alan hikaye, sıradan bir adamın yolunun gangsterlerle kesişmesiyle gelişen olayları anlatıyor. Filmin hayranları o kadar çok ki, filmin görselinin basılı olduğu spor tişört giymiş birini, dünyanın herhangi bir ülkesinde sokakta görebilirsin. Belki filmi izledikten sonra sen de onlardan biri olabilirsin. 

Ailece Ekran Başına 

Biraz da Hint sineması meraklılarına öneri verebiliriz. Amir Khan imzalı Her Çocuk Özeldir, Taare Zameen Par çocuklarla beraber izlenebilecek bir film. Biraz uzun olsa da oldukça keyifli olan eser, Bollywood’un kültleri arasında sayılıyor. Harfleri algılama sorunu yaşayan bir çocuğun hayatının, bir öğretmen tarafından nasıl değiştirildiğini anlatıyor. Her çocuğun özel, biricik olduğunu anlatan hikaye, sevginin her güçlüğü yenebileceğini ispat ediyor. 

Uzak Doğu Sinemasına Kim Ki-duk Bakışı 

Tüm dünya festivallerinde alkış alan Boş Ev, Uzak Doğu sinemasının usta ismi Kim Ki-duk tarafından kadraja alınıyor. Güney Kore ve Japonya ortak yapımı olan filmde, Lee Seung-yeon ve Sung-hyuk Moon rol alıyor. Romantik ve dram türündeki eser, boş apartman dairelerinde kalarak yaşamını sürdüren bir adamın hikayesini ele alıyor. Bir nedenle evde olmayan insanların evlerinde konaklayan ve onların hayatlarına görünmez bir misafir olan Tae-suk, evdeki eşyaları tamir ederek borcunu ödeyip evden ayrılıyor. Hikayenin başlangıç noktası kadar serüveni de ilgi çekici. Eğer Uzak Doğu sinemasına Kim Ki-duk gözüyle bakmak istersen, Boş Ev karantina dönemi için mükemmel bir alternatif. 

Berlin’de 20 Dakika!

Alman yönetmen Tom Tykwer’in şaheseri olan Run Lola Run (Koş Lola Koş), sevgilisinin hayatını kurtarmak için yalnızca 20 dakikası olan bir kadının şanslarını konu alıyor. Dahiyane kurgusu ve hızlı temposu ile aksiyon dolu olan film, Berlin’de geçiyor. Kırmızı saçları ve sporcu sütyeni benzeri, crop top bluzu ile koşuşturan asi görünümü ile akıllarda iz bırakan Lola’yı, Franka Potente canlandırıyor. Filmin diğer başrolünde ise Moritz Bleibtreu bulunuyor.  Nefes nefese bir aksiyon sunan filmin ardından Tykwer’in diğer filmlerini de izleyebilirsin. Tabii Lola’dan ilham alıp kendi koşu programı listeni de hazırlaman mümkün. 

Karantinada izlenmesi gereken kült filmler listemizi dilersen koltuğunda, bilgisayar veya televizyon başında izleyebilirsin. Ancak hava güzelse ve evinin bahçesi varsa, bir projeksiyon yardımıyla bahçene keyifli bir açık hava sineması kurmayı denemelisin.

Ayaklarına bir rahat ayakkabı veya ortopedik ayakkabı giyip, bir sweatshirt ile kendini bahçede filmin büyüsüne bırakman karantina stresini alacak, emin olmalısın. Skechers’ın önerileri ve konforlu ayakkabılarıyla şimdiden iyi seyirler. Film bittikten sonra ne yapsam diye şimdiden düşünüyorsan, Mindfulness nedir öğrenebilir, meditasyona başlayabilirsin. Beslenme şeklini gözden geçirebilir, vejetaryen beslenme veya ketojenik diyet gibi düzenleri inceleyebilirsin. Boş zamanlarında evde egzersiz de iyi bir fikir…